Aksak Timur, bir gün, Nasrettin Hoca'nın köyüne uğramış. Köylüler, padişahı layıkıyla ağırlayıp misafir etmişler. Padişah da, köylülerin bu konukseverliğe karşılık olarak bir fil bırakmış ve:
- "Bu fil köyünüze bir hediyem olsun." demiş ve gitmiş. Fil zaman geçtikçe, köyde bağ bahçe bırakmamış ve her yanı talan etmiş. Köylüler ne yapsın, padişahın hediyesi diye, ses çıkaramamışlar. Çaresizlik içinde, bir gün Hoca'ya gelip dert yanmışlar:
- "Hocam perişan olduk. Ne olur bizi kurtar. Biz bu file bir şey yapsak, padişah bizim kellemizi alır."
Hoca da köylülere seslenmiş:
- "Birlikte gidelim. Ben durumu padişaha arz edeyim."
Köylüler, çaresizlik içinde gelmeyi kabul etmişler. Hoca da, köylüyü arkasına almış ve yola koyulmuşlar.
Hoca Timur'un sarayına geldiğinde, arkasına dönüp bakmış. Korkudan, arkasında kimsenin kalmadığını ve herkesin kaçmış olduğunu görmüş.
Hoca tek başına Timur'un huzura çıkmak zorunda kalmış.
Timur merak içinde Hoca'ya sormuş:
- "Hoca niye geldin? Filim nasıl?"
Hoca, korkup kaçan köylülere çok kızmış ve onlara bir ders vermek istemiş.
Bu nedenle Timur'a şu cevabı vermiş:
- "Padişahım, hediyeniz olan filden çok memnun kaldık. Kendisi tek başına yalnız kaldı. Biz bir fil daha istiyoruz."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder