Nasreddin Hoca, bir gün esegiyle odun getirir. Hava da çok sicakolduğundan hem kendisi hem esegi kan ter içinde kalirlar. Hoca odunlariindirir, yerleştirir. Karisina: - Hatun, esek çok yoruldu, onu bir yemleyiver, diye seslenir. Karisida o gün yorgun olduğundan: - Efendi, benim isim var, sen yemleyiver, der. Hoca sicaktan iyice bunalmış vaziyette kendini minderin üzerine atar. - Olmaz! Hic halim yok, veremem, sen ver der. Esegin yemini sen vereceksin ben vereceğim derken is kizisir. Epeyce tartisirlar. En sonunda Hoca: - Pekala! Öyleyse aramizda bahse tutusalim. Kim önce konuşursa esege o yem versin. Anlastik miı der. Karisi teklifi kabul eder. İkisi de birer köşeye çekilirler. Az sonra kadin, el isini alarak komşuya gider. Hoca birsey diyemez. Aradan biraz zaman gecer. Eve bir hirsiz girer. Hocayi görünce kacacakolur. Ama Hocadan hiç ses ve tepki gelmediğini anlayinca kacmaktanvazgecer. Ortalikta ne var ne yoksa koca bir cuvala doldurur. Hocanin gözleri önünde cuvali yüklenerek evden çıkar. Karisi epey zaman sonra eve girip evin halini görür. Esyaların yerinde yeller esmektedir. Telasla: - Bu ne halı Efendi! diye ciglik atar. Hoca yattiği yerden doğrularak: - Haydi bakalım Hatun, bahsi kaybettin. Esegin yemini sen vereceksin! der.
29 Ocak 2012 Pazar
Yem
Nasrettin Hoca Fıkraları
Etiketler:
Nasrettin Hoca Fıkraları
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder