Cemildi adı, herkes gibi deli kanlı annesi ölürken hayatın
başındaydı daha beş yaşındaydı çok zaman oldu cemildi adı, 17 yaşındaydı
kalbi temiz, biraz fakir bir delikanlıydı seviyordu, sevgiyi biliyordu
seviyordu güzeller güzeli cennet kızını köyün en güzel kızı, ve en
akıllı gözleri yakıcı ateşti, bakışı kalpleri delen ışık cemilin aşkı
bir cennet kızı cennetten gelmiş kadar güzel aşk bu ne ferman dinler ne
de kanun gel zaman, git zaman aşk büyüdükçe büyüdü alevleri gökleri,
haberi köyü sardı direnmek zordu, aşk ateşti, kalp ise ateşin yeri kızda
aslında onu seviyordu ama ne fark eder onunla evlenmeyecektiya nede
olsa ailesi karşıydı yasemin ailesine karşı gelemezdiya Cemille
evlenemezdi ailesi şehirşöyle evlenmesini istiyordu şehirşöyle evlenip
onunla hayat kuracaktı şehirli zengindi de ha apartmanları, lüks arabası
birde fabrikası vardı biraz yaşlıydı ama zengin bir adamdı cemil sahip
olduğu kalbi satıp bunları alamazdıya zaman hızlı geçti, ve yaseminin
nişan hazırlıkları başladı Cemil in ise bitmeyen uykusuz geceleri
yasemini seviyordu sevdiği ise elden gidiyordu denemeliydi şansını bir
kez daha Cemil, yasemini kaçırmak istiyordu cemil çiçeklerin güzelliğini
yaşatmak çiçeği kıştan kaçırmak istiyordu yasemini istiyordu bir gün
yasemine söyledi onu sevdiğini yasemini, kaçırmak istediğini yasemin
ümit vermemeliydi dedikya, akıllı kızdı, ve şehirşöyle evlenecekti
babasının sözünü dinleyecekti maalesef yasemin cemille gitmeyecekti
Şahini sevdiğini söyledi aslında bu yalana ne kendisi, nede cemil
inanmadı ne yapsın cemil, çaresizlikti, gururdu, aşktı bunun adı
sevdiğini incitemezdi zaman çabuk geçti yasemin evlenip gitti cemilin
ise hayalleri cemil duramazdı artık, köyü terk etmeliydi gitmeliydi
kimsenin bilmediği uzak yerlere aslında oda bilmiyordu nereye gideceğini
belki kaçırın sürüklediği bir yolda ilerleyecekti yasemini unutacak,
aşkın bittiği yerde, yeni bir hayat kuracak orada başka biriyle
evlenecek mutlu olacaktı nede olsa daha gençti yasemini unutacaktı
yasemini sevdiğini unutacaktı gitmek çözüm olmadı yasemini unutmaya aşk
büyüdü, büyüdü, büyüdü, yangın ağaçlara, kalpteki ateş akla ulaştı
sevgiliyi unutmak, sevgiden kaçmak ne zordu ne zordu, sevdiğinden kaçıp,
sevdiğini çöllerde aramak bir yaz günüydü, hava sıcaktı cemil yasemini
unutacaktı unutana kadar dolaşacaktı cemil yavas yavaş bilincini
kaybetmeye başladı kendinden geçmiş bir halde geziyordu dağlarda,
ovalarda çöllerde yalnızlığın, aşkla buluştuğu yerde aklını kaybediyordu
deliriyordu galiba hatta delirmişti aradan aylar geçti, cemili
bulduğumda akbabalar cemilin ölmesini bekliyordu vücüdu kaç içindeydi
akbabalar, kaç içinde bırakmışlardı cemili ölmek üzereydi, aç susuz,
sıcak bir yaz gününüydü aldık götürdük cemili, canlıydı hala nefes
alıyordu sadece bir hafta boyunca sonra yasemin adını duyduk
dudaklarından yasemin, yasemin, yasemin adam sen kimsin, nereden geldin
yasemin, yasemin yasemin sevdiğinin ismiydi cemil ise bir deliydi komşu
köyde bir Hoca vardı. Genelde dağlarda yaşayan bir hoca. Aslında
insanlar bu hocaya da deli derlerdi ama ben ondan o kadar hikmetli
sözler duyardım ki onun dünyadaki en zeki en bilgili insan olduğuna
inanırdım. Herkesle konuşmayı sevmeyen, aslında az konuşan biriydi.
Hikmet sahibi, bilgili bir hocaydı işte. Ben çocukken çok kötü
hastalanmıştım. Ölmek üzereyken hastalandığımı duymuş ve gelmiş. ODadın
herkesi çıkarmış ve yarım saat kadar yanımda kalmış. Ne yaptığını bende
hatırlamıyorum ama bazı dualar okuduğunu hatırlıyorum ve sonrada
uyuduğumu. Uyandığımda Hoca gitmişti ve ben kendimi çok iyi hissetmiş
ayağa kalkmıştım. Cemili Hocanın yanına götürdük ve hoca cemilin yanında
kalmasını istedi zaten biz gitmeden onun rüyasını görmüş, onu
bekliyordu. Hoca her gün cemille konuşurdu fakat, cemil hiç tepki
vermeden gözleriyle boş boş bakar ve dinlerdi. Cemil deliydi ama hoca
ona sürekli telkinlerde bulunur, kainattaki mükemmel nizamdan, kainatta
her şeyin hikmetli olarak yaratıldığından, kainatın bir mektup
olduğundan bahsederdi. Birlikte bazen bir kaaran ağacının tepesine
çıkarlar geceleri yıldızlar izlerler, dağlarda geceleri esen rüzgarın
sesini, dua eden, zikir çeken böceklerin seslerini dinlerdi. Kainatla
birlikte hocada dualar ederdi. Gündüzleri cemil için bitkilerden ilaç
yapar ve içirirdi. Aradan aylar yıllar geçti cemil artık sağlığını ve
bilincini tekrar kazanmıştı. Nasıl oldu bilmiyorum ama cemil artık
tamamen iyileşmişti ve vücudunda hiçbir yara izi kalmamıştı. Cemil bir
gün bana isteği zaman yasemini görebildiğini, yanındaymış gibi onu
hissedebildiğini söyledi. Anlattığına göre yasemin her gün kocasından
dayak yiyor ve ağlıyordu. Şahin hep içki içiyor başka kadınlarla
geziyor, hatta kadınları eve getiriyordu. Bu dayanılacak bir şey
değildi, yasemin için bu hayat yaşanacak, katlanılacak şey değildi.
Evlendikleri ilk hafta iyi görünüyordu. fakat daha sonra yayaş yavaş
Şahin gerçek yüzünü göstermeye başladı. Hergün bir bahane bulup yasemine
hakaretler yağdırıyor, onu dövüyordu. Yasemin ise hergün ağlıyor, ve
Allah'tan yardım istiyordu. sürekli dayak yiyor ve ağlıyordu. En büyük
acısı Cemili hala sevmesi ve onunla evlenmemiş olmasıydı. Yapacak
hiçbirşeyi yoktu, eve dönemezdiya, dönse de cemil olmadan dönmesinin
anlamı olmayacak mutlu olamayacaktı. Yaşadıkları dayanılacak bir hayat
değildi fakat her şeye rağmen yasemin bütün acılara dayanıyor, bu
çektiği işkenceli hayatta arınıyor, sabrı isyana meydan okuyordu.
Cemilin yaşadığı aşk, aşkın büyüklüğü cemile yasemini görme onu duyma
yeteneğini kazandırmıştı. Cemil yaseminin çektiği ızdırabı
hissedebiliyor, ve zamanı gelince gidip yasemini kurtaracağını
söylüyordu Cemili buİmamın üzerinden 4 yıl geçmişti. Cemil, birgün
yaseminin kendisine ihtiyacı olduğunu söyledi ve bizimle vedalaşarak
ayrıldı. Cemil giderken hoca ile onu birlikte uğurladık. Cemile
alışmıştık ama gitme dememiz mümkün değildi. Yasemin aradan geçen onca
yılda mutluluğu hiçbir zaman tadİmamış, kocasından ne sevgi nede saygı
görmemişti. Yaseminin duyduğu hep hakaret, gördüğü kendisi ile hiç
ilgilenmeyen kocası oldu. Annesini, babasını, köyünü özlemişti.
Evlendiğinden beri çocukluğu ve ailesi aklına geldikçe hep ağlardı.
Yasemin ailesini, ailesindeki sıcaklığı özlüyordu. Yasemin baharı,
baharlarda kardeşleşöyle papatya kokulu tarlalarda, çiçeklerin arasından
koşarak oynadıkları köyünü özlüyordu. Yasemin köyünü, sonbaharda
ekinler biçilirken insanı büyüleyen rüzgarın uzaklardan getirdiği kokuyu
özlüyordu. Yasemin cemili özlüyordu. Cemilin sevgi dolu bakışını,
insana güven veren ses tonunu, kendisine verdiği değeri özlüyordu.
Cemilden ayrıldıktan sonra cemili ne kadar çok sevdiğinin farkına daha
iyi varmış, onu unutmanın mümkün olamayacağını anlamıştı. Cemilin şu
anda nerede ne durumda bilmiyordu ama ümitliydi. Çekilen bunca acılara
rağmen kendisini hayata bağlayan bir şey vardı, bu yüzden ümidini
kaybetmeden hep Allah'a dua ederdi. Allah'tan istediği cemili birkez
daha görebilmekti. Onu gördüğünde sevgisini ona anlatacaktı. Bir Cuma
günüydü, şahin yine içki içmiş başka kadınların yanından geliyordu.
Yasemin artık dayanamıyacağını bu yaptıklarının insanlığa sığmadığını
söyledi. Yaseminin aldığı cevap yine kocasından duyduğu hakaret dolu
sözler oldu. Şahin yasemini sevmediğini, defolup gitmesini söyledi.
Yaseminde bu hayattan kurtulmak istiyordu, ama tekrar annesinin
babasının yanına gidip ne diyecekti. Onlara nasıl anlatacaktı olanları.
Yasemin dayanamadı ve Sarhoş kocasına artık katlanamayarak, kapıyı
çarptı ve çaresiz bir şekilde ağlayarak dışarı çıktı. Dışarıda yağmur
yağıyordu, bardaktan boşalırcasına. Yağmur sokaç taşlarında
parçalanıyor, ve yağmurun sesi yaseminin ağlamasının sesini bastırmak
istiyordu. Yağmur yağıyor, yağmurla yaseminin gözyaşları birbirine
karışıyordu. Kalbinde bir sızı vardı, kalbi ağlıyor, gözleri ağlıyordu.
Yaseminle birlikte göklerde ağlıyordu. Soğuk bir Cuma günüydü. Üşüyordu.
Cemilde oradaydı. Yasemini arıyordu. Saatlerce dolaştı, dolaştı. Tam
bir haftadır yoldaydı ve hiç dinlenmeden yasemin arıyordu. Onu
bulacağını hissediyordu. Cemil sokaklarda dolaştı, yağan şiddetli
yağmura o da aldırmıyordu. Kalbi nereye isterse oraya doğru gidiyordu.
Rüyaşında yağmurlu bir havada bankta oturan bir kadın görmüştü.
Rüyaşındaki bu kadın ona yaseminin yerini söylüyordu. Bu yüzden bankta
oturan gördüğü ilk kıza yasemini soracaktı. Yasemin ağacın altında bir
banka oturdu. Yağmur yağdığı için parkta kimse yoktu, yalnızdı. Dua
ediyordu. Sonra karşısına baktı, uzakta bir adam belirdi. Adam yavaş
yaklaştı. Sonra yaseminin önünde durdu. Yaseminin önünde durdu, göz göze
geldiler ve bir süre sessizce bakıştılar. Sonunda adam ona yasemini
sordu. Yaseminin yaşını, köyünü, evlendiği adamın adını, babasının
adını, söyledi. Hatta yaseminin nasıl bir kız olduğunu da tarif etti.
Cemil yasemine, yasemini soruyordu! Cemilin yasemine olan aşkının
büyüklüğü, ondan ayrılmanın acısı onun deli gibi dağlarda dolaşması,
hatta delirmesi ne anlama geliyordu. Uzaklardan yasemini gören, onunu
yaşadıklarını, duygularını uzaklardan hisseden adam, karşısındaki
yaseminden habersizdi. Onu tanİmamıştı bile. Yasemin cemili tanımıştı,
ama yasemin benim diyemedi. Yasemin onu hala çok seviyordu, ama onu
sevdiğini şöyleyemedi. Cemile sorusuna tek kelişöyle cevap verdi.
Bilmiyorum. Nede olsa cemille evlenmemiş, şehirşöyle evlenmiş, cemili
terk etmişti. En azından, kendisine deli gibi aşık fakir bir genci hayal
kırıklığına uğratmış, onunla evlenmemişti. Yasemin kendisinin şuçlu
olduğuna inanıyordu. Hem de idam ediyecek bir şuçlu. Sonra Cemil boynunu
büküp, yasemini aramak üzere oradan ayrıldı, bir daha hiç kimseye
yasemini sormadı ve yine dağlara doğru yola çıktı. Yasemin ise kalktı ve
kocasının evine tekrar dönmeye karar verdi. Keşke cemil, onu tanısaydı
belki o zaman onu alır götürürdü. Yasemin hiç birşey şöylemedi,
şöyleyemedi. şöylemek istedi, cemil dönüp giderken arkasından bağırmak
istedi, yasemin benin demek istedi. Dili tutuldu, kelimeler boğazına
takıldı. Ölmek istiyordu yasemin. hava soğuktu üşüyordum yanmayı
istiyordum ısınmak için seni buldum bir gün sen bana ateş gibi geldin
yanmayı düşündüm ateşte hava soğuktu üşüyordum yağmurluydu hava, yağmur
yağıyordu ıslanmıştım bende ıslanan gözlerinde bir gün seni buldum,
saçların ıslaktı saçlarını yağmur ıslatmıştı bakışların hüzünlüydü,
buğuluydu gözlerin damlalar iniyordu gözlerinden sonra göklere çıkıp
dumanlar bulut oluyordu insanın ağlaması; gökten, rahmet yağdırıyordu
damla damla suluyordu toprağı damlalar sadece toprağı suluyordu göz
yaşlarıyla karışıyordu ümitlerin tükendiği, senin gittiğin gündü Cuma
günüydü yağmurluydu hava, yağmur yağıyordu Aradan haftalar aylar geçti.
Soğuk bir kış günüydü. İkindi vaktiydi. Cemil yine dağlarda dolaşmaktan
iyice yorulmuştu. Cemil kendi köyüne oldukça yakın bir yerdeydi, fakat
köye girmek istemiyordu. Vakit akşam üzeriydi ve hava gittikçe daha çok
soğuyordu. Cemil rüzgardan korunmak için iki kayanın arasına paltosunu
serdi ve uyumaya başladı. Yasemin ise o aralarda köyüne dönmeye karar
vermişti ve tek başına yola çıkmıştı. Akşam yaklaşmıştı ve acele
etmeliydi. Kestirmeden tepenin etrafından dolaşmadan, karşıdaki
kayalıklara tırmanıp, karşıya geçmeye karar verdi. Kayalıklara kadar
tırmandı. Ve o an. Zamanın durduğu, cümlelerin boğazlara takıldığı an.
Cemil orada gözleri kapalı uzanmış yatıyordu. Yüzü bem beyaz
olmuşşöylece uzanıyordu. Yasemin cemili tanıdı ve yanına geldi. Cemil
maalesef donmuştu ve nefes almıyordu. Yasemin cemilin elini tutmak
istedi, ve o an cemilin elinde sım sıkı tuttuğu mendili, yere düştü.
Cemil mendilin üzerinde bir kalp çizmiş ve kalbin içersine “seni
seviyorum yasemin” yazmış, yaseminin geleceğini biliyormuş gibi
bekliyordu. Kaskatı bir buz parçası olmuş bedeni, orada uzanmış,
yasemini bekliyordu. Ölmüştü. Yasemin ağladı, ağladı, ağladı. Köye
dönmekten vazgeçip cemilin yanında kalmaya karar verdi. Yasemin cemilin
yanına uzandı, ve bir yandan gökte yeni belirmeye başlayan yıldızları
izliyor, bir yandanda ağlıyordu. umudum tükenirse sana kavuşmaya nasıl
düşüneyim, nasıl göreyim seni uzaklardan eserse bir gün ayrılık rüzgarı
nasıl şöyleyeyim, seni sevdiğimi mevsimler değişir kış olursa gömerlerse
bir gün beni toprağa elini tutmadan, dokunmadan sana nasıl gideyim,
nasıl unutayım seni Sabah cemille yaseminin donmuş bedenlerini, bir
çoban buldu. Donmuş bedenlerini soğuk bir kış gününde, yan yana
defnettiler. Toprak yasemin ve cemili ayrıİmamak üzere kavuşturmuştu.
17 Ekim 2016 Pazartesi
Cemil
Cennet Cehennem Fıkraları
Etiketler:
Cennet Cehennem Fıkraları
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder